Bir dili yaşatan bütün insanlığı yaşatmış olur mu?

Küreselleşme giderek hız kazanır ve teknoloji günbegün gelişirken, dünyamızın dil çeşitliliği her geçen gün azalmaktadır. Dil, tarihin şifresini çözmemize yarayan bir anahtar niteliği taşır. Nesilden nesile aktarılagelen bilgiler ve toplumların geçirdiği değişimlerin hikayeleri, dil aracılığıyla yazıya ve söze dökülür. Peki o yazıların ve sözlerin dilini anlayan kimse kalmazsa bilgilere ne olur?

Bu yazıda, dünyanın bambaşka köşelerinde yaşayan insanların dilleri yaşatmaya yönelik çalışmalarını ve bu görevin neden tüm insanlık için önemli olduğunu mercek altına alacağız.

Her gün dillerin hayatta kalma çabasına tanık oluyoruz. Bugün dünyada bulunan 7000 dilden yarısının önümüzdeki yüzyıla çıkamama riski var. Hal böyle olunca, insan olmanın ne anlama geldiğini anlamamızı sağlayan yazılı ve sözlü vesikaları çözebilme şansımızı yitiriyor, kendimizi her anlamda nasıl iyileştireceğimizi, birçok bitki türünün varlığını ve nasıl doğru kararlar alacağımızı sonsuza dek unutuyoruz.

Photo by Omar Elsharawy on Unsplash

Diller ölürse, insanlığın da fiziken olmasa bile manen öleceğine inanan ve bu uğurda canla başla çalışan birçok insan var. İçinde yaşadığımız şu dijital çağda bu iş ne kolay, ne de masrafsızdır.

 “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.”

-Ludwig Wittgenstein, Dilbilimci

Gelin, İzlanda ve Hawaii’de yapılan dil çalışmalarını inceleyelim:

National Geographic 2018 tarihli bir raporunda, “UNESCO Tehlike Altındaki Dünya Dilleri Atlası”na göre 1950 ve 2010 yılları arasında 230 dilin yok olduğunu” belirtiyor. Bugün dünyadaki her üç dilden birinin 1000 kişiden daha az konuşanı var. İki haftada bir, bir dil son konuşanıyla birlikte yok oluyor. Tehlikedeki dillerin yüzde elli ila doksanının önümüzdeki yüzyılda yok olacağı öngörülüyor.

Photo by Persnickety Prints on Unsplash -Katmandu, Nepal

Bu oranların bizim için ne anlam ifade ettiğine bir bakalım. Biz insanların en takdire şayan özelliklerinden biri hiç şüphesiz ki, tecrübelerimizi birbirimizle paylaşarak büyüyebilmemizdir. Bir şeyi nasıl yaptığımızı başka insanlara aktarabiliyor olmamız bize, birbirimizle yöntemlerimizi paylaşabilme ve bir iş için en uygun yöntemi bulabilme yeteneğini veriyor. Deneme yanılma ve iş birliği sayesinde binlerce yıllık bilgi, dil hazinesi içinde keşfedilmeyi bekliyor.

Daha basit ifade edecek olursak, dilleri kaybetmek, gelişimin ve ilerlemenin durması demek. Onlar sayesinde yarına adım atmak ve kendimiz ile sevdiklerimize sağlıklı koşullar yaratabilmek için geçmiş anlatılarına ve bu anlatılardaki iletilere ihtiyacımız var. Dillerin ölüp gitmesine bir an önce çare bulamazsak, bu dilleri konuşanların kalmayacağı bir geleceğe bilgilerimizi aktarmamız giderek zorlaşacaktır.

Bu çalışmalardaki ilk durağımız İzlanda:

İzlanda’nın kadim dili, dijital dünya karşısında yok olup gitme riski altında. Dijital cihazlarda insanlığın 7000 dilinden yalnızca belli bir kısmının sunulması, dillerin hayatta kalma şanslarını etkileyen en büyük faktörlerden biridir.

Bir teknoloji çağında yaşasak da, bu çağın ancak başlarında sayılırız. Bu çağda insanlara yalnızca belli başlı diller sunulursa, insanlar da bu dillere yönelirler. Çünkü dünyada kendilerine bir yer edinebilmek için bu dillere ihtiyaç duyarlar.

Photo by Joshua Earle on Unsplash – Kirkjufell, Iceland

İzlanda hükümeti, ülkedeki yollara, köprülere ve kamu çalışmalarına ne kadar önem veriyorsa, İzlanda diline ve öz İzlandaca sözcüklerin türetilip korunmasına da aynı önemi, hatta daha fazlasını veriyor. Hatta sadece başka dillerden gelen ödünç sözcüklere karşılıklar bulup yeni kelimeler türetmek gibi dil çalışmaları yapan bir dil planlama kurumu bile kurmuşlar. Diğer bir yandan, eğer dillerinin yok olmamasını istiyorlarsa dijital çağda aktif rol almaları gerektiğini de biliyorlar. Bunun için, örneğin İngilizce dili kadar konuşanı olmayan dillere çok masraflı olduğu için gerekli dijital desteği vermeyen teknoloji şirketlerine, 20 milyon dolarlık bir bütçe ayırarak oluşturdukları İzlandaca veri tabanını ücretsiz sunuyorlar. İzlanda hükümeti ve dil planlama kurumu bu çalışmalarının meyvesini topluyor.

“Gerek bilimsel, gerekse dilsel bir açıdan bakacak olursak bu dillerin içerisinde saklı, tarih, dünya, çevre, bitkiler, hayvanlar hakkında hayat kurtarıcı inanılmaz bilgilerin varlığını ve bu bilgilerin dillerden ameliyat yapar gibi çıkarılamayacağını, çıkarılmaması gerektiğini tartışamayız bile.”

Ross Perlin, Endangered Language Alliance (Tehlikedeki Diller Birliği) Eş Başkanı

Yukarıda kendisinden alıntı yaptığımız Ross Perlin’in eş başkanı olduğu Endangered Language Alliance, dilsel çeşitlilik açısından dünyanın en geniş yelpazeli yerleri arasında bulunan New York merkezli bir kuruluştur. Yalnızca New York sınırları içinde iki yüzden fazla dil konuşuluyor ve New Yorkluların yarısından fazlası birden fazla dil biliyor. ELA’nın internet sitesinde, biz onları konuşamasak dahi insanlığın dillerini korumanın neden önemli olduğu, ayrıntılarıyla kapsamlı olarak anlatılıyor. Anlatılanlar, insanı düşündürecek ve harekete geçirecek cinstendir.

”Dil bir kültürün yol haritasıdır. Size o kültürün insanlarının nereden geldiklerini ve nereye gittiklerini anlatır.”

Rita Mae Brown, Yazar

İkinci durağımız olan Hawaii ile ilgili yazımız için bizi takipte kalın.