“Çeviri” kelimesine bakışta bir dönüm noktasında mıyız?

“8 dilde çeviri yapabilen akıllı maske” başlığıyla yayınlanan haberlere rastlamışsınızdır. CNN Business’ın haberine göre maskelerin hayatımızın günlük bir parçası haline gelmesinin ardından bir Japon firması olan Donut Robotics’in C Smart adını verdiği maskenin tanıtımında ürünün, kullanıcının sesini yükselttiğini ve konuşmayı 8 dile çevirebildiği (!) açıklandı.

Firmanın pandemi dolayısıyla rafa kaldırmış olduğu çeviri yazılımı Cinnamon’u kullanan sistem, Japoncadan Çince, Korece, Vietnamca, Endonezce, İngilizce, İspanyolca ve Fransızcaya (ve tersi) çeviri(!) yapabiliyor.İşin ilginç yanı, konuşma aktarımı için öndeki kesikler şart olduğundan maske virüslere karşı hiçbir koruyuculuk da taşımıyor. Firmanın bu buluşla çeviri teknolojilerinden para kazanma fırsatı gördüğü de kendi açıklamaları dahilinde. Normalde Fundinno’da 3-4 ayda toplanabilecek bir yatırımı (28 milyon yen) 37 dakikada topladıklarını söylüyorlar. Sipariş üzerine Aralık ayına kadar 10 bin maske üretileceği de belirtilmiş.Buraya kadar her şey normal gözüküyor.

Yeni bir buluş, akıllı pazarlama, doğru zamanlama, iyi yatırım. Fakat çevirmenler olarak satır altlarını okumaya düşkün olduğumuz için olsa gerek haberlerde gördüğüm küresel bir algı farklılığının altını çizmek istiyorum:”Maske, farklı diller arasında teklifsiz konuşmada iletişime yardımcı oluyor, basit komutların çok dilli aktarımında destekçi veya bahsi geçen 8 dildeki dil engellerini aşmakta başarılı” demiyor; çeviri yapan maske diyor.Maskenin “çeviri yaptığı” iddiasının tartışmaya bile sunulmuyor, buna kesin gözüyle bakılıyor. Farklı kaynaklardan baktığımızda da sürekli “çeviriyor” tabiri kullanılmış. İşi doğru haber vermek olan basın yayın bile çevirinin artık bu şekilde yapılabildiği konusunda hem fikir.

Makine çevirisi, mesleğimizin elbette ki değişmez bir gerçeği olacak. Dünyadaki tüm bilgi kaynaklarına erişimde, araştırmalarda, hayatı anlaşılır kılmakta en büyük destekçimiz olmaya başladı bile. Hiç bilmediğim bir dildeki bir makaleyi okurken neden bahsettiğini anlayabiliyor, basit konuşmalarda sorun çözebiliyor ve alfabesini bile anlamadığımız bir ülkede yönümüzü bulabiliyoruz. Fakat süreçte “çeviri” kelimesini bu denli rahatça kullanmanın mesleğimize zarar vereceği kanaatindeyim.İşe başka bir perspektiften bakalım. Virüsten korumayan, koruyucu bir maskenin üzerine giyilen bir maskenin yaklaşık yarım saatte bu denli yüksek yatırım alabilmesi; bağışçıların çeviri algılarının bu maskenin konuştukları her şeyi çevirebildiğine inançlarının tam olduğunu gösteriyor. İkinci bağış kampanyasında destek ikiye katlanıyor ve firma üçüncü kampanyayı dünya genelinde yapmayı planlıyor. Bu durumda çevirinin yazılımlarca yapıldığına inanan büyük bir kitlenin varlığından bahsedebiliriz diye düşünüyorum.Bu algının dünyada her sene mezun olan yüz binlerce çeviri bilim, mütercim tercümanlık ve dil öğrencisinin de çeviri sürecini tamamen farklı görmesine sebep olduğunu da gözlemliyoruz.

İşe alım sürecindeki mutabakat metinlerinde bile kaynak metin ücretsiz bir çeviri yazılımında otomatik olarak çevrilip, o şekilde teslim ediliyor. İşin etik, gizlilik ve diğer sakıncalarına girmeden post edit bile yapılmaya zahmet edilmemiş bu çalışmanın “normal” karşılanması ve makine çevirisinden çıkan bir erek metnin çevirmen istihdamı için yeterli olacağının düşünülmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Oysa tecrübe kazandıkça 9-10 adımlı çeviri sürecimizin kalite basamaklarına yenilerini ekleyip durmak gerektiğini görüyoruz, kırılımlarla güçlendiriyor, farklı şekillerde mükemmelleştirmeye çalışıyoruz.

Özetle; çeviri ve çevirmen algısının kökten değiştiği bir dönemece girmiş bulunuyoruz. Çeviri teknolojilerinin mesleğimizi daha hızlı, tutarlı ve doğru kıldığı aşikâr olsa da dilmaçlar olarak getirdiği tüm kolaylıkları işimizi daha iyi yapmamızda bir araç olarak görmek ve işimizin ne denli emek istediğini daha iyi aktarmakla da yükümlü olduğumuza inanıyorum.