Işınla Bizi Makine Çevirisi!

Işınla bizi makine çevirisi!

Bilim kurgu filmlerinde gelecekte insanlar arasında dil engelinin ortadan kalktığı ve dünya dışı varlıklarla bile anında çeviri yapabilen bir makine aracılığıyla iletişim kurulduğu senaryoları görürüz. Işık hızına ulaşan uzay gemileri, ışın kılıçlarıyla yapılan destansı galaktik savaşlar, tüm yaraları iyileştirici spreyler ve sonsuz gençlik hayallerinin yanında en akla yatanı hatasız makine çevirisi olsa gerek, en kısa sürede gerçekleşeceğine inandığımız ütopya da buydu. Bilgisayarların bu denli gelişmesinden, internetin bu denli veri dolu olmasından ve dilin sadece gramer bazlı matematiksel bir formül olarak algılanmasından dolayı, bu alanda başlayan çalışmaların kısa sürede sonuç vereceği beklendi. Fakat dillerin organik yapısının karmaşıklığı, çevirinin temelinin kelime kelime karşılık vermek değil de, anlamın yorumlanması olması, bütünsel yaklaşımın her zaman daha iyi sonuç vermesi, terminolojik derinlik ve bir kelimenin yan, mecaz ve deyim anlamlarının farklılığı gibi zorluklar, büyük yatırımlar ve tanıtımlarla girişilen bu çalışmanın hayal kırıklığı yaratmasına sebep oldu. Daha bilgisayarın ve internetin varlığından önce bile bu alanda çalışan IBM de bu sebeple makine çevirisi projesinden vaz geçti.

Fakat beklentilerin yüksekliği sebebiyle oluşan bu kaygı yine de umutsuzluğa sebep olmadı, bir yandan dallara bölündü, teknolojinin getirdiği nimetlerin her alanda olduğu gibi çeviri alanında büyük bir ivme ile ilerlediği bilgisayar destekli çeviri araçları projelerinin hem hızlanarak, hem de çeşitlenerek çevirmenlerin olmazsa olmazı haline gelmeleri uzun sürmedi.

2000’li yılların başında Google’ın da denkleme katılması, ücretsiz hizmet vermesi  ve dil sayısını arttırarak 103 dünya dilini kapsaması ile makine çevirisine yönelik çalışmalar yeniden hızlandı.  İlk yıllarda eski çalışmanın temelleri üzerinde ilerleseler ve çok ciddiye alınmasalar da, makine çevirisinin algoritmasına farklı bir bakış açısı getirmeleri, uygulama üzerinden yapılan çevirilere düzeltme imkanı sunmaları, doğru çeviri önerilerini değerlendirmeleri, bu verilerin analizine ve farklı matematiksel denklemleri oluşturmaya yatırım yapmaları, doğru çeviri örneklerini karşılaştırmalı olarak incelemeleri, tüm kütüphaneleri, altyazılı yayınları, videoları ve tüm çift dilli verileri arşivlemeleriyle akıl almaz düzeyde bir terminolojik veri tabanı yaratmaları sayesinde gittikçe daha başarılı. Veri tabanı ise sadece yazılı metinlerle sınırlı değil, görseller üzerindeki kelimelerin de kamera ile anlık tercüme edildiği ve özellikle turistler tarafından çok kullanılan Thing Translator (Google’ın bilgisayar görüşü yazılımını tabanı ile) uygulaması ile artık telefon ile bir tabela üzerinde yazanları da anlık tercüme etmeniz mümkün.

Stanford Üniversitesi Yapay Zeka Laboratuvarı Başkanı Fei-Fei Li ve Snap Inc. ‘nin Araştırma Lideri Jia Li’nin de Barak Turovsky yönetimindeki Google Translate ekibine katılması ile nöral/sinirsel makine çevirisi Google Translate algoritmasında başrol oynamaya başladı. Google CEO’su Sundar Pichai’nin Kasım 2016’da Google Story-Londra’da da belirttiği üzere nöral/sinirsel makine çevirisi kullanılarak metin bütün olarak ele alınıyor ve daha organik çeviriler ortaya çıkıyor. Bu sistem şu anda İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Portekizce, Çince, Japonca, Korece ve Türkçe dillerinde etkin.

Ayrıca bir diğer gelişme olan Skype Translator, görüntülü konuşmalarda anlık çeviri seçeneği sunuyor. Bu da yine makine çevirisi bazlı bir algoritmaya sahip ama konuşma esnasında kullanılan kalıplara insani dokunuşlarla daha doğal bir çeviri ortaya koyuyor.

Bütün bu gelişmeler ışığında “çevirmenlerin yerini makineler mi alacak?” sorusu akıllara geliyor.

Makine çevirisindeki bu katlanarak artan bir hızla önümüze çıkan gelişmelerin hem çevirmenleri hem de çeviri bürolarını bu denli korkutmasının tek sebebi bu konuda bir bilgi sahibi olmamanın getirdiği şaşkınlık ve belirsizlik. Oysa biraz daha yakından inceleyince makine çevirisindeki gelişmelerin çevirmenler tarafından kullanılabilir bir materyal haline gelmesi sadece an meselesi. Hesap makinelerinin çıkması nasıl muhasebecileri korkutmuyorsa veya semptomlarınızı yazınca size olası hastalıklarınızı söyleyen web siteleri doktorlara olan ihtiyacı bir zerre bile değiştirmedi ise, söz konusu olan denklem bileşenleri hatasız anlam aktarımı olduğunda hiç kimsenin kontrol mekanizmasından yoksun bir çeviri ile riske atabileceği bir işi, ucuza kaçayım derken ortalama olduğunu umduğu bir çeviri ile bir kalemde harcayabileceği bir emeği yok! Belki yabancı dildeki bir metinin içeriği hakkında üstün körü bilgi edinmek, araştırma yapacağımız bir materyalin neden bahsettiğini görmek ve basit iletişim kanalları kurabilmek için işinize yarayan makine çevirileri, uzmanlık alanı gerektiren en ufak bir konuda bile “yeterli gelmeyecektir”. Bir kitap çevirisinde, bir sağlık raporunda, bir kullanım kılavuzunda, bir araştırma yazısında, bir basın bülteninde, bir reklam çevirisinde, aklınıza gelebilecek her türlü alanda yine birikimli, tecrübeli ve işini bilen çevirmenlerin kapısı çalınacaktır.

Teknolojik gelişmeleri, algoritmaları, yapay zekanın kullanımını, bulut tabanlı yazılımları yakından inceleyen ve bu konuyu mesleği gereğince güncel olarak takip eden tüm çevirmenlerin katılacağı bir diğer konu da her ne kadar nöral makine çevirisi kullanılan dillerden biri Türkçe olsa da, dilimizin gramer yapısı, kültürel zenginliği, kelimelerin anlamlarının çeşitliliği ve açık kaynaklardaki çeviri miktarının azlığı sebebiyle Türkçe çeviri sektöründe makine çevirisinin organik çeviriye yaklaşması yakın bir gelecekte mümkün gözükmemektedir.

Editörlük, uzman okuma/redaksiyon, yerelleştirme, post editing kavramlarının yaygınlaşacağı, kullanımlarının artacağı, çeviri kalitesi makine çevirisine yakın çeviri tedarikçilerinin denklemden çıkacağı, uzman çevirinin itibar kazanacağı ön görülmektedir.

Vizyonunu sağlam tutan; üstün körü bir bilgi ile farklı bir kültürde iş yapmayı düşünemeyecek kadar tecrübeli; dilin, çevirinin, sözcüklerin önemini bilen kişi, zaten işinin ehlidir. Bu anlayıştaki bir kimse de ikram edeceği bir bardak suyun bile kusursuz olması gerektiğine inanır. Öyle ki emekleri, birikimi, stratejileri ile tam kıvamına getirmek için çeşitli aromalarla tatlandırdığı, yazın buzdolabında, kışın oda sıcaklığında tuttuğu, arındırdığı, berraklaştırdığı, dinlendirdiği bir suyu, temiz olup olmadığını bilmediği, sadece çatlak olmadığını “umduğu” bir bardağa koymaz!

Senem Kobya