Çevirmenin Yazar Kimliği

Bugün 1 Kasım Dünya Yazarlar Günü.

Yazarlar; kelimelerin ilk sahipleri, onlara ilk canı verenlerdir. Peki, kelimelerin başka dillere, kültürlere ve bağlamlara aktarılacağı durumlarda ne olur? İşte burada sahneye çevirmenler çıkar ve bu noktada metin üzerinde yazarlara destek olarak söz sahibi olurlar, belki çeviri de en temelinde bir yazarlık eylemidir diyebiliriz.

Sade Dil, Anlam ve Akış
Yıllardır çeviri sektöründe tekrar ettiğimiz bir cümle var: “İyi çeviri, iyi yazılmış bir metinle başlar. Buna İyi Yazı = İyi Çeviri Denklemi de diyebiliriz.
İşte bu yüzden Plain Language (Sade Dil) akımı, sadece hukukçuların ya da kamu iletişimi uzmanlarının gündeminde değil. Bu akım, biz çevirmenler için de bir yol gösterici konumunda.
Çünkü kaynak metnin netliği, tutarlılığı ve anlaşılır yapısı, o metnin sadece hedef dile aktarımını kolaylaştırmaz; aynı zamanda çeviride hatayı azaltır, tonlamayı korur, metnin bağlamını yitirmeden hedef okuyucuyla buluşmasını sağlar.

Bu akım, Edward T. Thomson’ın yıllar önce kaleme aldığı “How to Write Clearly?” metninde çok sade ve güçlü bir biçimde anlatılır. Thomson metninde şöyle der:  “Açık yazmak, zor kelimeler seçmek demek değildir; asıl mesele, düşünceleri net kılmaktır.”

Bir metin de ne kadar üzerine düşünülerek yazılırsa, çevirisi de o kadar doğru, tutarlı ve etkili olur.

Çevirmen Aynı Zamanda Bir Yazar mıdır?

Bu soru, çeviri sektöründe yeni olanların kafasını biraz karıştırsa da, tecrübeli her çevirmen; çevirinin aynı zamanda bir yazma eylemi olduğunu çok iyi bilir. Çevirmen sadece kelimeleri bir dilden diğer dile aktaran bir “köprü” konumunda değildir. Çevirmenin amacı, anlamı farklı bir dile taşırken dili yeniden şekillendirmek; orijinal metnin ruhunu muhafaza ederken bir yandan da hedef kültürde yankı uyandıracak yeni bir yapı inşa etmektir. İşte tüm bunlar, aynı zamanda yazar da olabilmekle mümkündür.

Çünkü kelimelerin labirentinde yönünü bulmak, bir bağlamdan diğerine yolculuk etmek yalnızca teknik ustalık değil, aynı zamanda yazınsal bir içgörü ve anlatım becerisi de gerektirir.

İşin Hukuki Boyutu: Çevirmen = Eser Sahibi
Çevirmeni aynı zamanda bir “yazar” veya “eser sahibi” olarak gören yalnızca biz değiliz, kanunlar da bunu gösteriyor.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na (FSEK) göre, başka bir dilden Türkçeye (veya Türkçeden diğer dillere) yapılan nitelikli çeviriler “işlenme eser” sayılır. Bu tanım, çevirmenin metni yalnızca başka bir dile aktaran kişi olmadığını, aynı zamanda metnin yaratıcılarından biri olduğunu da hukuki düzlemde teyit eder. Dolayısıyla çeviri sadece teknik değil, tıpkı yazarlık gibi yaratıcı bir iştir.

Tüm Bunlar Neden Önemli?
Çünkü çeviri yoluyla bilgi aktardığımız bu dünyada, yanlış yazılmış veya anlamı yeterince net olmayan bir cümle, onlarca ülkede bambaşka şekillerde anlaşılabilir.
Her gün milyonlarca kelime, ister insan eliyle ister yapay zekâyla başka dillere aktarılıyor. “Bu çeviri yeterince iyi mi?” sorusunun cevabıysa çoğu zaman şu soruda gizli: “Kaynak metin yeterince açık mı?”

İyi yazılmış her metin, iyi bir çeviriyle buluşmaya hazırdır, çünkü her çevirmen, içinde bir yazar taşır.

Kelimelere hayat veren tüm yazarları, bu kelimeleri başka dillere ve kültürlere taşıyan tüm çevirmenleri yürekten kutluyoruz.
Yazarlar Günü Kutlu Olsun!