Çevirmenlerden Öğrenebileceğiniz Beş İlke

Çevirmenlik bireysel düzeyde oldukça tatmin edici bir iş olsa da genellikle görünmez bir iştir. Çevrilmiş kitaplarda yazarın üslubu övülürken çevirmenin adı bile geçmemesi buna örnektir. Çevirmenler olarak bunun adil olmadığını düşündüğümüz için de çevirmenlerin herkesten iyi bildiği beş ilkeyi sizlerle paylaşmak istedik.

Doğruluk Önemlidir

Yazım önemlidir. Noktalama önemlidir. Dil bilgisi önemlidir. Bunlar isteğe bağlı birer tercih değildir, sadece birer süs değildir. Hatta bunlar, her metnin temel unsurudur.  Ayrıntılara dikkat etmemek hatalara yol açar ve bu hatalar dikkati üstüne çekerek okuyucunun okuma deneyimini etkileyebilir, hatta anlamdan tamamen uzaklaşılmasını sağlayabilir.

Çevirmenler, söz konusu dil olduğunda yalnızca mükemmeliyetin kabul edilebilir olduğunu bilirler. Herkesin bu kurala uyduğu bir dünya hayal edin. Sizce de imla hatalarının olmadığı bir dünya mükemmel olmaz mı?

Seçimler Önemlidir

Hangi durumlarda nasıl bir dil kullanımının uygun olacağını bilmek gerekir. Bir e-posta ile bir dilekçe aynı üslupla yazılmaz. Aynı şekilde, bir kullanım kılavuzu da reklam metninden farklı olacaktır. Üslup farklarının yanı sıra küçük detaylar da önemlidir. Kuralları bilmenin yanı sıra onları ne zaman çiğneyeceğinizi de bilmeniz gerekir. Anlam kaymalarından kaçınmak adına bazen müşterinin gerekli görmediği, hatta hoşlanmadığı, noktalama işaretlerini de kullanmak gerekebilir.

Çevirmenler dünyayı yönetirse dildeki bozulmalarla ilgili şikâyetlerin de tarih olacağını umuyoruz.

Dilbilimciler Uzman Olmalıdır

Önceki maddelerden de anlaşılacağı üzere müşteriniz veya işvereniniz karşısında iyi temsil edilmek istiyorsanız dil veya dillerinizde uzman olmalısınız. Bu kural çevirinin yanı sıra yazı, konuşma, düzenleme ve kalan tüm dil hizmetlerinde de geçerlidir.  Çoğu zaman şirketler bu işler için bir uzmana ihtiyaç olduğunu düşünmez ve bu tavırları da reklamlarından kullanma kılavuzlarına kadar her ortamda kendini belli eder.

Dile hâkim olmanın yanı sıra üzerinde çalıştığınız konuyu da iyi bilmeniz gerekir. Nasıl yazacağınızı bilmek yetmez, ne hakkında yazacağınızı da bilmeniz gerekir.  Bu yüzden alanında uzman çevirmenlerle çalışmak çok önemlidir.

Dünya hâkimiyeti planımızdaki üçüncü madde: konuyu uzmanlarına bırakın.

Yerel Dili Bilmek Gibisi Yoktur

Her ne kadar elimizde bununla ilgili resmi bir veri olmasa da, farklı bir ülkede tatile giden çevirmenlerin sıradan bireylerden daha fazla yerel deyiş öğrendiğini düşünüyoruz. Peki, yerel dili neden öğrenmeliyiz? Çünkü bu, kibar bir harekettir. Çevirmenler bir kişiyle ana dilinde konuşmanın arkadaş edinmeyi kolaylaştırdığı ve onlara karşıdakini önemsediğini göstermenin bir yolu olduğunu bilirler. Yerel dili öğrenmek özel hayatta güzel bir jestken ticarette çok daha büyük getirileri olacaktır. “Ne gerek var ki? Herkes İngilizce biliyor zaten.” konuşmasına maruz kalmış olabilirsiniz ama bir çevirmen bu bakış açısının oldukça yanlış olduğunu bilir.

Bununla birlikte, çevirmenlerin yöneteceği dünyada hayata geçireceğimiz dördüncü ilke ise herkesin en az bir yabancı dil öğrenmesi olacaktır. Yeni bir dil öğrenmeyi reddedenler bu müşfik kuralımıza boyun eğene dek sözlüklerle dövülecektir.

Farklı Kültürler Güzeldir

Yabancı fobisi nedir? Gerçekten yabancılık korkusu mudur yoksa bilinmeyenden mi korkmaktır? Bu korku tüm toplumlarda bulunur, hatta bunun insan doğasında olduğunu iddia edenler de bulunur. Fakat çevirmenler farklı kültürler ve milletler arasındaki aracılardır. Bu görevlerini yerine getirebilmek içinse iki kültürün de içinde bulunmaları gerekir. Bu süreçte de “farklı” kültürlerin o kadar da farklı olmadığının farkına varırlar.

Çevirmenlerin bilincinde olduğu bir gerçek vardır: Evet, farklı diller konuşuyoruz ve farklı geleneklerimiz var ama özünde birbirimizden çok da farklı değiliz. Kültürler arası farklılıkları keşfetmek keyifli olabilir ancak başka bir kültürü tanımış olan her birey farkların da bir yere kadar olduğunun farkına varacaktır. Bizler çevirmenler olarak bu farklılıkların bizi ayırmasına izin vermeden, önyargılarımızın yargılarımızın önüne geçmesine izin vermeden farklılıkları kutlamak gerektiğini biliriz. Eğer herkes bunun farkına varırsa dünya daha güzel bir yer olabilir.

Son önerimiz ise Bill ve Ted’in de dediği gibi “Birbirinize iyi davranın.” olacaktır.

 

Kaynak: Oleg Semerikov’un yazısıdır.