Dil İşleme Modellerindeki Teknolojik Yenilikler Çevirmeni Tehdit Eder mi?

Günümüzde dil teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler, dil modelleri ile yeni bir döneme işaret ediyor. Ancak bu teknolojik ilerlemeler çevirmenlik mesleğini tehdit mi ediyor yoksa yeni olanaklar ve iş birliği fırsatları mı sunuyor?
Bu yazımızda sizlere bu modellerin çevirmenlik mesleğinde nasıl bir etki uyandırdığını anlatacağız.

Dil çevirisi konusunda yapay zekâ temelli bir dil modeli, büyük miktarda dil verisini anlama, öğrenme ve sentezleme kapasitesine sahiptir. Kullanıcıların doğal dilde daha etkili ve anlamlı çıktılar elde etmelerine olanak tanıyan bu teknoloji, dil engellerini aşma amacı güder. Çevirmenlik mesleğinin hedefi ise dil engellerinin aşılmasından çok daha ötedir.

Bu tarz teknolojilerin çıkışı, bazı çevirmenler arasında doğal olarak bir endişeye neden oldu. Bu konuya beraberce göz atalım:

Dil modelleri, çevirmenlere hedef metne temel atma anlamında destek sağlayabilir ancak insan dokunuşunun yerini alması pek olası değildir. Çevirmenlik, sadece kelimelerin çevrilmesi değil, aynı zamanda bir kültür elçiliği, duyguların aktarımı, özenli bir çalışma ve yaratıcılık gerektiren bir süreçtir. Dil modelleri mekanik çevirileri gerçekleştirebilir, ancak bu, çevirmenin sağladığı derin anlamı ve insan dokunuşunu asla tamamen yerine koyamaz. Çevirmenler, dil modellerinin sunduğu teknolojik avantajları kullanarak işlerini geliştirebilirler. Bu araçlar, çevirmenlere daha hızlı ve doğru çeviriler yapmada destek imkânı tanıyabilir. Ancak, profesyonel çeviri desteği almak, dil modellerinin sınırlamalarını aşmak ve metinlere insan dokunuşunu eklemek için önemlidir.

Dil modelleri, çevirmenlere yeni olanaklar sunarken, asıl önemli olan iş birliğidir. Teknolojiyi kullanarak çevirmenler, daha hızlı ve etkili çeviriler yapabilir, ancak dil modelleri tarafından sağlanan çevirilerin insan eli tarafından revize edilmesi gerekir.  Böylece, çevirmenlik mesleği, teknolojik gelişmelerle birlikte evrim geçirerek daha değerli ve etkili hale gelecektir, çünkü makine gibi çevirmeyen çevirmenlerce sunulan hizmet eşsiz ve çok yüksek kaliteli olacaktır. Zaten büyük dil modellerinin de çevirmenlerin karşısında yer almak ya da mesleği bitirmek gibi bir hedefi bulunmamaktadır.

Yazımızı çeviri alanında önemli bir figür olarak bilinen Andre Gile’nin ideal çevirmenin karşılaması gereken koşullar listesi ile bitirmek istiyoruz.

• Yeterlilik: müşterinin gereksinimlerini karşılamak için yeterli süre ve enerji harcanması ile ilgilidir.

• Sadakat: Çeviri normları ve bilhassa ilişki normu ile bağlantılıdır. Hem bilgi çıkarma (eksiltme), hem de kaynak metinde bulunmayan bilgilerin hedef metne eklenmesi ile ilgilidir.

• Fikirlerin netliği: İletilerin anlaşılırlığı ile ilgilidir.

• Dilsel kabul edilebilirlik: Hedef metnin dilsel açıdan doğruluğu ve sözcük ve cümle dizilimi hataları ile yazım hataları ile ilgilidir.

• Terim isabetliliği: Terimcenin isabetliliği ve uygunluğudur.

• Kabul Edilebilirlik: Genelde yazım açısından hedef metnin dil ve stil bakımından uygunluğudur.

• Profesyonel davranış/davranış bileşeni: Teslim tarihleri ve takım ruhu gibi çalışma koşulları ile ilişkilidir (Gile, 2013).

Görüleceği üzere, çevirmenin bir çeviri sürecinde basit bir figürden ve adımdan oluşmadığı anlaşılabilir. Andre Gile’in belirtilen kriterlere dayalı olarak çevirmenin karşılaması gereken koşulları ifade ettiği bu liste, çevirmenlerin sadece dil bilgisi değil, aynı zamanda müşteri memnuniyeti, sadakat, anlam netliği, terminoloji uygunluğu gibi faktörlere de odaklanmalarının önemini vurgular.

Teknik iletişim ve yapay zekâ konularında uzman yazar Marcin Frąckiewicz’e göre bu modeller ağırlıklı olarak istatistiksel yöntemlere dayandığı ve sadece eğitildikleri verileri yansıttıkları için yanlı sonuçlara eğilimli olabilirler; kullanımlarıyla ilişkili potansiyel riskler barındırırlar, doğal olmayan veya doğru olmayan metinler üretebilirler. Çeviri bağlamında baktığımızda bu kadar büyük hacimli bir ara yüzün tamamında bir insan çevirmen tarafından yapılan çevirilerle özelleşmiş olamayacakları için hata oranının yüksekliğine işaret etmektedir. O yüzden bu programları çeviriye destek olacak güçlü ama mükemmel olmayan araçlar olarak düşünmeliyiz. Nasıl ki tıp alanında çok başarılı makineler ve araçlar çıksa da teşhisimizi bir doktorun koyması, ameliyatımızı bir cerrahın yapmasını tercih edeceksek çeviride de çeviri sürecine güvenmeli, teknolojiyi süreci mükemmelleştiren bir araç olarak kullanmalıyız.

Pek çok role bürünen çevirmenin yerini yapay zekânın doldurmasının henüz mümkün olmadığını, NLP şirketlerinin hedef ve süreçleri ile çevirmenlerin hedef ve çalışma süreçlerinin farklı işlevleri olduğunu, mesleğimizin zorluğunu ve önemini bir kez daha vurgulamak isteriz.