Okur, Yazar ve Aradaki O Büyülü Köprü: Çevirmen

Bugün 8 Eylül, Uluslararası Okuryazarlık Günü. 1966 yılında UNESCO tarafından ilan edilen bu özel günün amacı, okuryazarlığın bir insan hakkı olduğunu ve dünya çapındaki bireylerin, özellikle de kadınların ve çocukların bu haktan yoksun kalmasının hem bireysel hem toplumsal eşitsizlikleri nasıl artırdığını hatırlatmak. Ama bugün biz çevirmen gözlüğümüzle bakmak; okur, yazar ve çevirmenin aynı düzlemin üç ayrı ama birbiriyle örülmüş noktaları olduğunu vurgulamak istiyoruz.

Etimoloji Her Şeyi Anlatır

“Okur” fiili Eski Türkçedeki “okımak”tan gelir, sadece yazıyı seslendirmek değil, anlamı kavramakla ilgilidir. “Yazar” ise sadece kalem oynatan değil, düşünceye yön veren kişidir. “Çevirmen” ise işte tam bu iki ucun arasında duran, biriyle diğerini anlamlı biçimde birleştiren büyülü bir köprüdür. Çevirmek fiilinden gelen bu kelime, yön değiştirmeyi, dönüştürmeyi, yer değiştirmeyi anlatır. Ama bizim işimizde çeviri, sadece bir yön değişikliği değil; bir bağlam, bir kültür, bir anlayış aktarımıdır.

Bu yüzden çevirmenler yalnızca “okur-yazar” değildir. Onlar, aynı anda metni okuyup yeniden yazan; hatta bazen asla yazılmamış bir şeyi yazmak zorunda kalan kişilerdir.

Çevirmen Okuryazarlığı Nedir?

Günümüzde çevirmen olmak, artık sadece hedef ve kaynak dili bilmekle sınırlı değil. Yeni nesil çevirmenler için çok katmanlı okuryazarlık artık bir gereklilik:

  • Dijital okuryazarlık: BDÇ araçlarını, çeviri belleklerini, TMS platformlarını kullanabilmek.
  • Finansal okuryazarlık: Özellikle serbest çalışanlar için bütçe yönetiminden, fatura takibine kadar kendi işinin yöneticisi olabilmek.
  • Medya ve görsel okuryazarlık: Görsel içeriklerin, infografiklerin, videoların çevirisini yaparken doğru yorumlamak.
  • Veri okuryazarlığı: Kurumsal içeriklerde KPI, ESG, CSRD gibi kavramları yalnızca çevirmek değil, anlamını da kavramak.
  • Etik okuryazarlık: Gizlilik, tarafsızlık, kaynak saygısı gibi mesleki ilkeleri her projede gözetebilmek.
  • Teknoloji okuryazarlığı: Yapay zekâ destekli çeviri araçlarını doğru yerde, doğru projede ve insan eliyle dengeli kullanabilmek.

Ve belki de en önemlisi, sürdürülebilirlik okuryazarlığı: sadece kelimeleri değil, dünyanın geleceğini de aktardığımızın bilincinde olmak. Çünkü çevirmenlik artık sadece kelime değil, anlam, sorumluluk ve değer aktarmakla ilgili.

Neden Stajlarımızda, Atölyelerimizde ve DT Enstitü Eğitimlerimizde “Okuryazarlık” Öğretiyoruz?

Dijital Tercüme olarak, 2002’de kurulduğumuzdan bu yana tüm çeviri süreçlerimizi dijital olarak kurgulamakla kalmadık; çevirmenin dijital ve çok katmanlı okuryazarlığını da bir eğitim misyonu hâline getirdik. “Yeni Nesil Çevirmen” eğitimlerimizde, okuryazarlığı yalnızca kaynak dil-hedef dil ilişkisi olarak değil, veriyle, etikle, teknolojiyle ve kültürle kurulan daha geniş bir yetkinlik seti olarak tanımlıyoruz.

Çünkü kaliteli çeviri, yalnızca iyi dil bilgisiyle değil; güçlü bir anlam okuryazarlığıyla, teknolojik yetkinlikle ve etik sorumlulukla mümkündür.

Bugün okuryazarlığı yalnızca harfleri tanıyabilmek değil, anlamları okuyup dünyayı daha iyiye çevirebilmek olarak tanımlıyoruz. Ve çevirmenler olarak, bu dönüşümün sessiz ama vazgeçilmez aktörleri olduğumuzdan günümüzü coşkuyla kutluyoruz.