Yerelleştirilmiş Bir İçeriğe Neden İhtiyacımız Var?

İçerik yerelleştirmesi standart çeviriden çok daha fazlasıdır. Zira çok boyutlu bir yöntem olup birtakım nüansları göz önünde bulundurmayı gerektirir.

Örneğin renkler, semboller, resimler, sayılar, tarih ve para birimleri, hatta içeriklerin konusu hakkında bile düşünmek gerekir. Örneğin, bir ABD markası olarak bir Çin pazarına satış yapıyorsanız, sadece kelimeleri çevirmek yeterli olmaz, ayrıca para birimini ABD dolarından Çin yuanına çevirmeniz gerekir. Başka bir örnek verecek olursak beyaz rengi bazı ülkelerde saflığın göstergesi olarak kabul edilirken, bazı ülkelerdeyse yasla ilişkilendirilir.

Kültürel farkındalık da unutulmaması gereken bir diğer noktadır. Çeşitli jargon, kelime oyunları ve esprili ifadeler her kültürde aynı anlama gelmeyebilir. Bu nedenle hedef kitleyi tanımadan içerik yerelleştirmesi yapmak çok sağlıklı bir adım olmayacaktır.

Peki neden içeriklerimizi yerelleştirmeliyiz?

Herkes İngilizce bilmiyor

Bugün internette en yaygın kullanılan dilin İngilizce olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İnternetteki insanların sadece %25,3’ü İngilizceyi diğer dillere tercih ediyor. Bu durumda iletişim aracı olarak yalnızca İngilizceyi kullanmak, ardında kendini yabancı hissedebilecek neredeyse %75’lik bir kitleyi bırakmak demektir.

Çevrimiçi platformlar kültürden kültüre göre değişebiliyor

Herkes internette ve sosyal medyada aynı platformları kullanmayı tercih etmiyor. Bu nedenle, etkili bir içerik kampanyası yerelleştirmesi oluşturmanın ilk adımı hedef kitlenin en çok hangi kanalı kullandığını araştırmaktır. Aksi takdirde çabalar boşa gidecektir. Örneğin Türkiye için Facebook, içeriklerin pazarlanması için kritik bir platform olabilirken aynı şey Çin’de geçerli olmayabilir. Zira burada Weibo ve WeChat gibi platformlar daha çok tercih edilmektedir. Bugün Çin’de 1 milyardan fazla insan var ve bu insanların yalnızca 1,8 milyonu Facebook kullanıcısı. Dolayısıyla tüm pazarlama fonlarını ve çabaları Facebook’a yatırmak Çin’de çok fazla yatırım getirisiyle sonuçlanmayabilir.

Tüketicilerin arama motorlarında kullandığı anahtar kelimeler farklılık gösterebiliyor

Kaliteli bir içerik yerelleştirmesi arama sonuçlarında üst sıralarda görünecek şekilde olmalıdır. Bunun olabilmesi içinde dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Örneğin dünya çapındaki bir otel işletiyor ve “vacation” kelimesini kullanıyorsanız bu kelime İngiltere ve Avustralya gibi ülkelerde pek çalışmayacaktır. Zira bu ülkelerdeki insanlar “holiday” kelimesini kullanmaktadır.

Sonuç olarak markanızı tanıtmak ve potansiyel müşterilerin dikkatini çekmek istiyorsanız, içerikleriniz her kültüre uymayı amaçlayan tek bir yaklaşım izlememeli, onun yerine her kültürün ihtiyaçlarına uygun şekilde yerelleştirilmiş olmalıdır.

En önemlisi de internet kullanıcılarının içerikler karşısında “kendi ana dillerinde yazılmış gibi hissetmeyi” talep ettiklerini unutmayın!